İdare Hukuku Kapsamlı Rehber: Haklarınız ve Yargı Süreçleri

İdare hukuku, kamu gücünü kullanan idarenin eylem ve işlemlerini düzenler. Bireylerin idare karşısındaki hak ve yükümlülüklerini belirleyen bir hukuk dalıdır. İdarenin faaliyetlerinin yasalara uygunluğunu denetleyerek hukuk devletinin temelini oluşturur.

İdare Hukuku Nedir?

İdare hukuku, idarenin hukuki sonuç doğuran tek yanlı irade açıklamalarını kapsar; bunlara idari işlemler deriz. Ayrıca hukuki sonuç doğuran davranış ve faaliyetleri olan idari eylemler ile kamu hizmetine ilişkin idari sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklar da bu geniş alanın içindedir. İdari yargı bu alanın görev ve çözüm sınırlarını belirler.

İdarenin Temel Nitelikleri ve Kamu Gücü

İdare, görevlerini yerine getirirken kamu gücünü kullanır. Bu güç, bireylerin hareketlerine müdahale etme, onlara yükümlülükler getirme yeteneği olarak ortaya çıkar. İdare yasalara uygun kararlar alır ve bunları uygular. İdarenin sahip olduğu bu ayrıcalıklar keyfiyetine bağlı değildir, görevlerini yerine getirmesi için bir gerekliliktir.

İdare, tek yanlı iradesiyle hukuki durumlar yaratma yeteneğini kullanır. Bu yetenek, yasal idare ilkesine uygun hareket etmeye ve işlemlerinin hukuka uygunluk karinesinden yararlanmaya dayanır. Bu karine, idari işlemlerin yasal dayanağını gösterir. İşlemlerin bu dayanağa uygun yapıldığını ifade eder. Yargı organı iptal etmedikçe veya idare geri almadıkça, bir idari işlem hukuki etkisini sürdürür.

İdari İşlem ve Unsurları

İdari işlem, idari makamların kamu hizmetini yürütmek amacıyla tesis ettiği tek yönlü irade açıklamasıdır. İdare hukuku kamu gücünü bu işlemde tanır. İşlem, kesin ve yürütülmesi zorunludur. Belirli unsurlar idari işlemlerin hukuka uygunluğunu belirler:

Yetki (Salahiyet): İdari işlemi yapan makam veya kişi kanunen yetkili olmalıdır.

Şekil: Kural olarak idari işlemler yazılı olmalıdır.

Usul: İşlemi yaparken kanunda öngörülen süreçlere uyulur.

Sebep: İdare, işlemini gerçek ve hukuka uygun bir sebebe dayandırmak zorundadır. Sebep, idareyi işlem yapmaya iten etkenlerdir.

Konu: İşlemin doğurduğu hukuki sonuçtur. İdari işlem, kanunun öngördüğü sınırlar içinde belirli bir konuya ilişkin olmalıdır. Özel hukuktaki serbestiye karşın, idare hukukunda konu belirli kanuni yetkilere bağlıdır.

Amaç (Maksat): Her idari işlemin nihai amacı kamu yararı olmalıdır. Kamu yararı dışında bir amaçla yapılan işlemler hukuka aykırıdır.

Bu unsurlardaki sakatlıklar idari işlemi hukuka aykırı kılar. Kural olarak işlemin iptaline yol açar. Çok ağır ve açık hukuka aykırılıklar ise işlemi yok hükmünde saydırabilir.

İdarenin Sorumluluğu: Hizmet Kusuru ve Kusursuz Sorumluluk

Hukukta sorumluluk, kişinin hukuka aykırı fiilinden doğan zararlı sonuçlardan hesap verme mecburiyetidir. Mali sorumluluğu da içerir. İdare hukukunun kendine özgü ilke ve esasları çerçevesinde, idarenin sorumluluğunu iki ana başlık altında inceleyebiliriz:

Hizmet Kusuru: İdare, hizmetini kötü işlettiğinde, geç işlettiğinde ya da hiç işletmediğinde hizmet kusuru ortaya çıkar. Danıştay’a göre hizmet kusuru, idarenin kamu hizmetinde gereken emir ve talimatları vermemesi, denetim yetersizliği, araç gereçlerin uygun veya yeterli olmaması veya gerekli tedbirleri almaması/geç alması gibi nedenlerden kaynaklanır. Zarar, bu aksaklıklardan doğmalıdır.

Kusursuz Sorumluluk: İdare, hukuka uygun işlem ve eylemlerinden doğan zararları belirli hallerde tazmin etmek zorundadır; buna kusursuz sorumluluk denir. Bu ilke genellikle ikiye ayrılır. Birincisi “risk ilkesi”dir (tehlikeli faaliyetlerden doğan zarar). İkincisi ise “fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi”dir (bazı kişilerin olağan dışı ve özel zarara uğraması). Sosyal risk ilkesi kapsamında idarenin fiili ile zarar arasında illiyet bağı aranmayabilir.

Tam Yargı Davaları ve Tazminat Hesaplaması

Tam yargı davaları, idari işlem veya eylemlerden doğan hak ihlallerini giderir. Zararın tazmini amacıyla açılan davalardır. Bu davalarda zararın tespiti ve hesaplanması önemlidir:

Maddi Zarar: İdari işlem veya eylem, kişinin mal varlığında azalmaya yol açar. Kişi, elde edilmesi kesin olan gelirden yoksun kalır. Toplam zarar budur. Destekten yoksun kalma tazminatı da bu kapsamdadır. Danıştay, varsayıma dayalı zarar tespitinde ulusal ve uluslararası düzeyde kabul gören formül ve tabloların kullanılmasını bekler.

İşgücü Kaybı Tazminatı: Kamu görevlileri kalıcı sakatlık nedeniyle beden gücü kaybı veya efor kaybına uğradığında, maddi tazminat hesaplaması yapılır. Hesaplama; kişinin mevcut görevi, yeni görevindeki gelir farkı ve harcadığı efor oranını dikkate alır.

Bakıcı Gideri Tazminatı: Danıştay kararları, idarenin hatalı tıbbi uygulamaları sonrası ağır engelli duruma gelen kişilere bakıcı gideri tazminatı ödenmesini vurgular. Bu kişiler bakıma muhtaçtır. Tazminatın irat şeklinde (dönemsel olarak) ödenmesi kararı, mahkeme karar tarihinden sonraki dönemlerde özellikle yaygınlaştı. İrat ödemeleri her takvim yılının başında peşin olarak yapılır. İlgili yılın brüt asgari ücreti üzerinden kararlaştırılmıştır.

Hakkaniyet İndirimi: Bazı durumlarda aile içi dayanışma gibi faktörler gözetilir. Hesaplanan tazminattan hakkaniyet gereği indirim yapılabilir.

Manevi Tazminat: Terör eylemleri sonucunda işyeri zarar gören şirketlere ticari itibar kaybı nedeniyle manevi tazminat ödendiği örneklere rastlarız.

İptal Davaları ve Menfaat Koşulu

İptal davası, idari işlemlerin hukuka uygunluğunu denetler. Hukukun üstünlüğünü sağlar ve idarenin hukuka bağlılığını gerçekleştirir. İptal davası açmak için, davacının iptalini istediği idari işlemle kişisel, güncel ve meşru bir menfaat ilişkisi bulunmalıdır. Menfaatin maddi olması şart değildir, manevi de olabilir. Menfaatin önemsiz olması dahi iptal davası açmayı engellemez.

İptal davalarında mahkeme, idari işlemi yapıldığı tarihteki koşullarına göre değerlendirmelidir. Dava devam ederken menfaat ilişkisi ortadan kalksa bile, iptal davasının kamu yararına yönelik niteliğiyle bağdaşmaz. Bu nedenle davanın reddedilmemesi gerekir.

İptal davası ile tam yargı davası birbirini tamamlayan dava türleridir. Bazen iptal davası dolaylı yoldan mali sonuçlar (tazminat gibi) doğurabilir. Ancak genellikle zararın tam tazmini için ayrıca tam yargı davası açılması gerekir. İki davanın birlikte açılmasına yasal bir engel bulunmaz.

Önemli İlkeler: Kanunilik, Belirlilik, Ölçülülük

İdare hukukunda, idarenin faaliyetlerini düzenleyen bazı temel ilkeler vardır:

Kanunilik İlkesi: İdarenin tüm eylem ve işlemleri kanuna dayanmalı ve kanunlara aykırı olmamalıdır. Bu ilke hukuk devletinin temelini oluşturur.

Belirlilik İlkesi: Yasal düzenlemeler, bireyler ve idare açısından açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olmalıdır. Keyfi uygulamalara karşı koruyucu önlemler içermeleri gerekir.

Ölçülülük İlkesi: İdarenin eylem ve işlemleri, ulaşmak istediği amaç için elverişli, zorunlu ve orantılı olmalıdır. Bu ilke, özellikle temel hak ve özgürlüklere müdahalede önemli bir güvencedir.

Bağımsız İdari Otoriteler: Denetim ve Yetki Paylaşımı

Bağımsız idari otoriteler, belirli sektörlerde düzenleme, denetleme ve yönlendirme yetkilerine sahip kuruluşlardır. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTİK) buna bir örnektir. Bu kurumlar, idari yaptırım uygulama yetkileriyle donatılmıştır. Bu yetki, düzenleme ve denetim faaliyetlerinin bir uzantısıdır.

Bu otoritelerin bağımsızlığını görev süreleri ve atama kriterleri gibi faktörlerle güvence altına alırız. Ancak “kurumsal hedeflere ulaşılamaması” gibi muğlak sebeplerle görevden alınabilirler. Görev süreleri dolduktan sonra tekrar atanmaları da bağımsızlıklarını gölgeleyebilir.

Sektörel düzenleyici kurumlar (ex ante) ile rekabet otoritelerinin (ex post) yetkileri bazen çakışabilir. Kanun koyucu, yetki çatışmalarını netleştirmeye çalışır. Bu konuda yargı kararları yol gösterir. Danıştay içtihatları, sektörel düzenleyici kurumun varlığının piyasadaki faaliyetleri Rekabetin Korunması Hakkında Kanun kapsamı dışına çıkarmadığını belirtir.

Sonuç

İdare hukuku, bireylerin idare karşısındaki haklarını korur. İdarenin faaliyetlerini hukuka uygunluk denetimine tabi tutar. Böylece hukuk devletini sağlar. Bu, önemli bir işlevdir. İdari yargı yerleri, idarenin eylem ve işlemlerinin hukuka uygunluğunu sağlamak için kapsamlı bir denetim yetkisini kullanır. Bu denetim, idarenin keyfi uygulamalarını önler. Bireyin hukuki güvenlik ve adil yargılanma hakkını güvence altına alır.