avukat antalya amblem

Trafik Kazalarında Tazminat Hesaplamalarında Danıştay’ın Güncel İptal Kararı: Gerçek Zarar İlkesi ve Yeniden Şekillenen Yöntemler

Trafik kazaları sonucu ortaya çıkan maddi ve manevi zararların tazmini, Türk hukuk sisteminde sürekli güncellenen ve tartışılan önemli bir alandır. Özellikle Anayasa Mahkemesi (AYM) ve son olarak Danıştay’ın verdiği iptal kararları, tazminat hesaplamalarında “gerçek zarar” ilkesini yeniden merkeze alarak önemli değişikliklere yol açmıştır. Bu kararlar, trafik sigortası genel şartlarının hukuki dayanağını ortadan kaldırmış ve yargı uygulamalarında yeni bir dönemin kapısını aralamıştır.

Danıştay’ın Dönüm Noktası Niteliğindeki Güncel Kararı

Danıştay Sekizinci Dairesi’nin 19/12/2024 tarihli ve E.:2020/772; K.:2024/7229 sayılı kararı, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nda (ZMSSGŞ) yer alan “bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler” ibaresini iptal etmiştir. Ayrıca, “Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Hesaplaması” başlıklı Ek 3’ü ve “Sakatlık Tazminatı Hesaplaması” başlıklı Ek 2’nin 3. maddesiyle değiştirilen A.5. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinde yer alan “bu Genel Şartların Ek 3’ünde yer alan esaslara göre” ibaresini de iptal etmiştir. Bu karar, genel şartlardaki tazminat hesaplama esaslarının yasal dayanağını ortadan kaldırdığını açıkça belirtmiştir.

Danıştay, bu iptal kararını verirken Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki iptal kararlarını esas almış, genel şartlardaki hesaplama esaslarının gerçek zararın tazmini ilkesine aykırı sonuçlar doğurduğunu ve zarar görenin haklarını tam olarak karşılamadığını vurgulamıştır. Bu durum, sigortacının sorumluluğu ile işletenin sorumluluğunun farklılaşmasına yol açarak, mağdurların tam olarak tazminat almasını engelliyordu. Danıştay’ın bu kararı, tazminat hesaplamalarında Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) genel hükümlerinin ve yargı içtihatlarının önceliğini bir kez daha teyit etmiştir.

Anayasa Mahkemesi Kararlarının Temel Rolü

Danıştay’ın bu güncel kararı, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği iki kritik iptal kararına dayanmaktadır:

1. İlk İptal Kararı (17.07.2020 tarihli, 2019/40 E. ve 2020/40 K. sayılı): AYM, Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 90. maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ve “genel şartlarda” ibarelerini iptal etmiştir. Bu iptal kararı, yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesine ve kişilerin sözleşme özgürlüğü, yaşama hakkı, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı ile mülkiyet hakkına aykırılık gerekçesine dayanmıştır. Bu karar ile birlikte, trafik sigortası genel şartlarındaki tazminat hesaplama cetvellerinin ve özellikle %1,8 teknik faiz uygulamasının hukuki dayanağı ortadan kalkmıştır.

2. İkinci İptal Kararı (29.12.2022 tarihli, 2021/82 E. ve 2022/167 K. sayılı): AYM, 7327 sayılı Kanun ile KTK 90. maddesine eklenen ve tazminat hesaplamalarını yine genel şartlara ve %2’yi geçmeyecek iskonto oranına bağlayan düzenlemeleri de iptal etmiştir. Bu ikinci iptal kararı, trafik kazalarından doğan tazminatların KTK’da düzenlenmeyen hususlarda Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerine göre belirlenmesi gerektiğini bir kez daha vurgulamıştır.

AYM’nin bu iptal kararlarının temelinde, sigortacının ve araç işleteninin tazminat sorumluluklarının aynı hukuki esaslara dayanması gerektiği ve zarar görenin “gerçek zararının” tam olarak karşılanması ilkesi yatmaktadır. Aksi takdirde, zorunlu mali sorumluluk sigortasının amacı olan mağdurun korunması ilkesi zedelenecek ve sigorta şirketi ile işleten arasındaki sorumluluk farkı, zarar gören aleyhine sonuçlar doğuracaktı.

“Gerçek Zarar” İlkesinin Yeniden Vurgulanması

Bu yargı kararlarının odaklandığı ana prensip, tazminatın “gerçek zarar” üzerinden hesaplanmasıdır. Zarar hesaplamalarında “gerçek belli iken varsayımlara dayanılamaz” ilkesi esastır. Bu ilke, geçmiş dönem zararlarının bilinen verilerle somut olarak, gelecek dönem zararlarının ise en son bilinen kazançlar esas alınarak hesaplanmasını gerektirir.

Tazminat Hesaplama Yöntemlerindeki Güncel Değişimler ve Tartışmalar

AYM ve Danıştay kararları sonrasında tazminat hesaplamalarında belirgin değişimler yaşanmıştır:

Yaşam Tabloları: Tazminat hesaplamalarında kişinin kalan yaşam süresini belirlemek için yaşam tabloları kullanılır. Önceden PMF-1931 Fransız yaşam tablosu yaygınken, TRH 2010 Ulusal Mortalite Tablosunun kullanılması uygun bulunmuştur. TRH 2010, ülkemizin gerçeklerine daha uygun veriler sunduğu için tercih edilmektedir.

Teknik Faiz Uygulaması: Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararları sonucunda, ZMSS Genel Şartları ile getirilen %1,8 teknik faiz uygulamasının artık mümkün olmadığı kabul edilmektedir. Teknik faizin sıfır alınarak yapılan hesaplamalar, tazminat miktarını %30,5 oranında artırabilmektedir. Bu durum, sigorta şirketleri açısından maliyet artışı anlamına gelmekte ve sebepsiz zenginleşmeye yol açtığı iddialarını beraberinde getirmektedir. Tartışmalar, reel iskonto oranının sıfırdan büyük olması gerektiğini savunmaktadır.

Tercih Edilen Hesaplama Yöntemleri:

    ◦ Progresif Rant Yöntemi: AYM’nin iptal kararları sonrası yargı organları tarafından özellikle Progresif Rant Yöntemi tercih edilmeye başlanmıştır. Bu yöntemde, gelirlerin her yıl artacağı varsayımıyla tazminat hesaplanır. Yargıtay’ın yerleşik uygulaması, bilinen son gelir esas alınarak her yıl için %10 artırım ve %10 iskonto yaparak hesaplama yapılması yönündedir, bu da reel olarak %0 iskonto anlamına gelir. Bu yöntem mağdur lehine sonuçlar doğurduğu için avantajlı görülse de, standartlaşmamış olması ve aktüeryal temele dayanmaması nedeniyle eleştirilmektedir.

    ◦ Devre Başı Ödemeli Belirli Süreli Rant Formülü-Teknik Faiz Yöntemi: Sigorta şirketlerinin daha dengeli bulduğu bu yöntem, AYM’nin iptal kararlarıyla hukuki dayanağını kaybetmiştir.

    ◦ Ortalama Kazanç ve Sabit Rant Yöntemi: Geçmişte uygulanan bu yöntemde, yıllık gelir artışı kabul edilip sonra iskonto edilerek toptan ödeme yapılıyordu.

Aktif ve Pasif Dönem Hesaplaması: Tazminat hesapları “aktif dönem” (çalışılan süre) ve “pasif dönem” (emeklilik/yaşlılık süresi) olarak ikiye ayrılır. Aktif dönemde kişinin mesleki kazancı, pasif dönemde ise yasal asgari ücretler esas alınır. Yargıtay, yaşlılık ve emeklilik dönemlerinde dahi kişilerin “yardım ve hizmet” ederek destek olacaklarını kabul ederek pasif dönem zararının da hesaplanmasını benimsemiştir.

Gerçek Kazançların Esas Alınması: Tazminat hesabında, bordrolardaki veya vergi bildirimlerindeki düşük gösterilen kazançlar yerine “gerçek kazançların” araştırılması esastır. Kazanç tespit edilemiyorsa, asgari ücret üzerinden veya ilgili meslek kuruluşlarından emsal kazançlar istenerek hesaplama yapılır.

Tazminattan İndirilemeyecek Kalemler: Miras ve miras gelirleri, malvarlığından elde edilen gelirler (kira, faiz, kar payı), primleri ödenerek hak kazanılan hayat ve ferdi kaza sigortaları, SGK’nın ölüm dalından bağladığı dul ve yetim aylıkları tazminattan indirilmez. Bu, zarar vereni ödüllendirme sonucunu doğuracak uygulamalardan kaçınılması ilkesinin bir gereğidir.

Çocuk Ölümlerinde Yetiştirme Gideri: Toplumda yoğun tepkilere neden olan ve İLO-TÜİK araştırmalarıyla çocukların aile ekonomisine katkı sağladığı saptandığından, çocuk ölümlerinde ana ve babaya tazminat hesaplanırken “yetiştirme giderleri” adı altında bir indirim yapılmaması gerektiği vurgulanmaktadır.

Yaşanılan Sorunlar ve Çözüm Arayışları

Tazminat hukukunda karşılaşılan temel sorunlar ve çözüm önerileri de önem arz etmektedir:

Yöntem Birliği Sorunu: Kurumlar (SGK, sigorta şirketleri, yargı organları) arasında tazminat hesaplama yöntemlerinde bir uyum bulunmamakta, bu durum davaların uzamasına ve adaletsiz sonuçlara yol açmaktadır.

Bilirkişi Uzmanlığı: Tazminat hesaplamaları, yalnızca basit bir hesaplama işi değil, tümüyle hukuki değerlendirme gerektiren bir süreçtir. Bu alanda uzmanlaşmış hukukçuların bilirkişi olarak görevlendirilmesi gerektiği belirtilmektedir. Hukuk bilgisi olmayan aktüerlerin tek başına bu hesaplamaları yapması yeterli bulunmamaktadır.

Manevi Tazminatın Belirsizliği: Manevi tazminat miktarının belirlenmesinde, Borçlar Kanunu’nda (TBK m. 56) somut olayın özelliklerinin dikkate alınması esas olsa da, bu durum çelişkili kararlara yol açabilmektedir. Objektif kriterlerin ve çizelgelerin geliştirilmesiyle yargıda yeknesaklık sağlanması gerekliliği vurgulanmaktadır.

Yasal Boşluklar ve Yeknesaklık İhtiyacı: AYM kararları ile oluşan boşluğun doldurulması ve tazminat hesaplamalarının mevzuatta net bir şekilde düzenlenmesi gerekliliği dile getirilmektedir.

Fon Sistemi Önerisi: Tazminatların toplu ve peşin ödenmesinin mağdur için uzun vadeli güvence sağlamadığı, sigorta şirketleri için ise orantısız yük getirdiği eleştirileri bulunmaktadır. Bu sorunları dengelemek amacıyla, tazminatların aylık periyotlarla ödenmesini sağlayacak bir fon sistemi kurulması önerilmektedir.

Zamanaşımı Süreleri: Haksız eylem zamanaşımının kısalığı, yıllarca hak kayıplarının önemli bir nedeni olarak görülmüştür.

Hak Arama Engelleri: Hukuk yargılama yasasının katı yorumları ve uygulamaları, hak arayanların önüne aşılmaz engeller koymuştur. “Belirsiz alacak davası” gibi düzenlemelerin tam olarak benimsenmemesi hala sorunlara yol açmaktadır.

Sonuç

Danıştay’ın son iptal kararı ve Anayasa Mahkemesi’nin önceki kararları, trafik kazalarından doğan tazminat hesaplamalarında “gerçek zarar” ilkesinin ve Türk Borçlar Kanunu’nun genel hükümlerinin mutlak üstünlüğünü bir kez daha vurgulamıştır. Bu kararlar, trafik sigortası genel şartlarının hukuki dayanağını ortadan kaldırarak, tazminat miktarlarının sigorta şirketlerinin dayatmalarıyla belirlenmesinin önüne geçmiştir.

Bu hukuki gelişmeler, yargı uygulamasında yeknesaklığı ve adaleti sağlamak adına önemli bir adım olarak değerlendirilmekle birlikte, hala çözülmesi gereken yöntemsel sorunlar ve belirsizlikler bulunmaktadır. Gelecekte, tazminat hesaplamalarının daha şeffaf, öngörülebilir ve adil bir çerçeveye oturtulması için yasal düzenlemeler, aktüeryal verilerin ülke gerçeklerine uygun olarak güncellenmesi ve hukuk eğitiminde uzmanlaşmaya verilen önemin artırılması gerekmektedir